cancağızım dayan
geçmiyor yaran
sıkılma
boşver gitsin aldırma
kor gibi yansın
halinden utansın
hor görme
o yansın sen ....
cancağızım dayan
geçmiyor yaran
sıkılma
boşver gitsin aldırma
kor gibi yansın
halinden utansın
hor görme
o yansın sen ....
uyandım sensiz
yağmurun sabahında
yuvamız sessiz
ayrılık sonrasında
aşkımız son buldu
yağmur sabahında
ah nerden nereye geld ....
yamacımda bir kurt ölmüş aşktan
gel biz kaçalım burdan
dağlara çıkalım ağırdan yavaş
deli divane olmuştur belki
belki de canına değdi
....
Ey Yalnızların Kendi Başına Kalmışların Arkadaşı,
Ey Mutsuzluğa Düşmüşlerin Yardımcısı,
Ey Yoksulların Zenginliği,
Ey Zayıfların Gücü,
Ey Fakirlerin Hazinesi, Gariplerin sığınağı,
Ey Tek Güç Ve Kudret Sahibi,
Ey İhsanıyla Tanınan Keremi Sonsuz Rabbim,
Efendimiz Ve Yakınları Hürmetine Sıkıntılarımı Gider.
Ey Rabbim
Sen Sıkıntılarıma Karşı Hazırlığım,
Musibetim Anımda Ümidim,
Yalnızlığımda Arkadaşımsın
Gurbetimde Dostum
Kederli Anımda Beni Ferahlatansın
İhtiyacım Anında Yardımıma Koşan
Zor Anlarımda Sığınağımsın
Beni Korkuların Karanlığından Kurtaran Aydınlığımsın.
Ey Rabbim
Sen Şaşkınlığımda Bana Yol Gösterensin
Biliyorum Rabbim Sen Günahlarımı Bağışlayan
Ayıplarımı Örten, Sıkıntılarımdan Kurtaran
Kalbimi Sevginle Süsleyensin.
Sen Kalbimin Hem Tabibi Hem Sevgilisisin.
Sen Ki Şaşkınlara Yol Gösteriri
Muhtaçlara Yardım Eder
Korunmak İsteyenleri Korursun.
(more…)
Ne zaman saadet asrını düşünsek,
Arkadaşlarından,
O güzîde ashabından biri ağlar gönlümüzde.
Önce sen ağlarsın.
Abdullah bin mesud’a
....
Bir şiir daha başlıyor.
Ama bu, asırlık bir şiirdir.
On dört asırlık bir şiir.
Peygamber sohbetinin
Şiirleşmiş ifadesidir.
Şimdi o güne gidiyoruz.
Yine bir yolculuğa çıkıyoruz.
Yeni bir yolculuğa…
Zaman ötesi zamanda
Ulvi bir vakitteyiz
Ve sanki biz, şimdi Asr-ı Saadetteyiz.
İzhir ve celil otlarının o hoş kokusu yayılır.
Mecenne sularının sesi gelir uzaktan
Şame ve tufeyl dağları ninni söyler sahraya.
Herşey uysaldır.
Herşeyde nazlı bir gül edası.
O’nun edası…
Ve O’nun sohbeti.
Dinleyenler sahabe topluluğu.
Sanki başlarında bir kuş var,
Ve sanki o uçmasın diye pür dikkât
O’nu dinliyorlar.
Aileden, maldan ve amelden bahsediyor.
Sohbet bitince Abdullah b. Kürz izin istiyor;
“Ya Rasulallah!
Anlattıklarınızı şiir halinde söyleyeyim mi?
İzin verir misiniz?”
Hz. Peygamber;
“Olur.” Buyuruyor.
(more…)
En Sevgiliye 2
SANA AŞIK OLANLARIN
SANA AŞKLA YANANLARIN SEVDASI VAR İÇİMDE
HER BİRİNİN GÖZLERİNDE BİR MEKKE
YÜREĞİNDE ....
Asr-ı Saadette çocuk olmak
Ümmü Halid olmak
Halid bin Said’in küçük kızı
Kırmızı bir elbise var üzerinde
Ve babasıyla beraber ALLAH(CC) Rasulü’nün huzurunda
Bu kız çocuğu Habeşistan’da doğduğu için Efendimiz,onu görünce;
‘Sene!Sene!’diye sesleniyor ona
Habeş dilinde ‘güzel kız’ anlamında
Sohbet ilerledikçe Ümmü Halid,
Efendimize daha çok yaklaşıyor
Ve bir ara sırtındaki Peygamberlik mührüyle oynamaya başlıyor
Halid bin Said hemen müdahale ediyor kızına
Ama HzPeygamber ona engel oluyor;
‘Bırak oynasın’ diyor
Bir keresinde Efendimize bir yerden kumaş gelmişti,
Arasında iki tarafı da işlemeli bir de elbise vardı
Bana Ümmü Halid’i getirin buyurdular
Ümmü Halid getirilince,
Elbiseyi ona giydirdiler ve iki kez;
‘Bunu giy üzerinde eskisin’dediler
Sonra da elbisede bulunan çiçek işlemesini parmaklarıyla göstererek ‘Ümmü Halid!Bak bu güzel,bu çok güzel’dediler
Asr-ı Saadette çocuk olmak
Abdullah,Ubeydullah veya kesir olmak,
HzAbbas’ın çocukları,
Fahr-i Kainat onları yan yana dizer,
Sonra karşılarına geçer,ve
Kim benim yanıma daha önce gelirse,
Ona şunu şunu verecem derdi,
Onlarda koşarak gelir
Hzeygaberin sırtına tırmanır
Göğsünün üzerine çıkarlardı
Hz. Peygamberde onları öpüp bağrına basardı
(more…)
Hatıranın cihanı bir daha velveleye verişiyle,
seni düşünüyor,
daha binlercesine muntazır gözler olarak
lütfunu diliyor ve dileniyoruz..
....
Ay yüzlüm, apaçık sözlüm, ruhum sana kurban;
Gönlüm sana hayran!
Nergis bakışlarının tesiri ne de yaman!
Sultanım el-aman!
Bak sinemde bir ok var, derûnumda bir acı,
Sendedir ilacı…
Ey varlığı nûr, dünyası sürur, sözü kur’ân!
Her derdime derman…
Pür âteşim bırakma beni hicranda zinhâr!
Rûhumda âh u zâr…
Hem mahzun, hem de perişan dertlerle kıvrandım;
Kapına dayandım!
Bilmem başka kor, başka ateş, ben sana yandım;
Seninle uyandım.
Ey dünyaya arştan gelen nûr, ey meh-i tâbân!
Aydınlattı ziyan…
Baktım şemailine hep dîdârını andım;
Aşkınla kıvrandım.
(more…)