Hz. Yusuf’un Öyküsü
Yusuf’un öyküsü  yakar ciğeri
 Yusuf’u kuyuya attı kaderi
 Hak indinde çoktur onun değer ....
Hz. Yusuf’un Öyküsü
Yusuf’un öyküsü  yakar ciğeri
 Yusuf’u kuyuya attı kaderi
 Hak indinde çoktur onun değer ....
Al Beni Yanına Albümü
Sular aşka gelir, çoşar HAK diye
 Başın taşa vurur vurur HÛ çeker
 Rüzgâr dağdan dağa koşar HAK diye
....
Yola çıkmış bir kafile
 Gönüllerinde var çile
 Aşk ile ,muhabbet ile
 Seydam sana gelenler var
Gelenler var,gelenler var
 Gavsım sana ....
Ne zaman saadet asrını düşünsek,
 Arkadaşlarından,
 O güzîde ashabından biri ağlar gönlümüzde.
 Önce sen ağlarsın.
 Abdullah bin mesud’a
....
Hicretin dördüncü yılı.
 Birer yıl arayla Medine’de iki doğum,
 İki bayram, iki ay parçası…
 Yeryüzünün en hayırlı dedesinin gözbebekleri doğuyor.
 Rasûl-üs Sakaleyn’in kokladığı reyhanları
 Fatıma’t-üz Zehrâ’nın körpecik fidanları
 Ali’yi Mürteza’nın eşsiz kahramanları doğuyor.
 Cennet gençliğinin iki seyyidi.
 Ehl-i Beyt’in ilk nazlı çiçekleri…
 İki ay parçası, “merhaba” diyor o incecik sesiyle
 İsimlerini Rahman koyuyor, Cebrail nefesiyle
 Siz onlara Allah’ın iki lütfu diyin;
 Birinin adı Hasan; diğerinin Hüseyin.
 Zaman, saadetli günleri yaprak yaprak okurken
 Onlar peygamber dizinde büyüdüler
 Ve zaten onlar semâda büyüktüler.
Bir gün peygamberlerin incisi oturuyorlar.
 Hasan’la Hüseyin
 Birbirlerini yakalama oyununda…
 Buyurdular;
 “Ha Gayret Hasan! Göreyim seni, yakala Hüseyin’i.”
 Hz. Ali; “Ya rasulallah!” diyor,
 “Hüseyin’den taraf olmanız gerekmez mi?
 Hüseyin daha küçük.”
 Rasulullah buyuruyorlar;
 “Baksana! Cebrail de Hüseyin’i tutuyor;
 Ha gayret Hüseyin! Göreyim seni diyor.”
Yine birgün,
 Efendimiz, ashabıyla yürüyorlar.
 Hz. Hüseyin çocuklarla oynuyor.
 Peygamberimiz, ellerini açıyor;
 Tutmak için Hüseyin’i…
 Hz. Hüseyin, bir oraya bir buraya kaçıyor.
 Ve gülerek yakalıyor onu, Nebiler serveri.
 Bir elini kafasının arkasına,
 Öbür elini, çenesinin altına koyup öpüyor, kokluyor, öpüyor.
 Sonra zamana ve mekana sesleniyor;
 “Hüseyin bendendir, ben de Hüseyin’denim!
 Allah’ı seven Hüseyin’i sever!
 Hüseyin, torunlardan bir torundur.”
 Ve bir gün Cebrail bir haberle gelir;
 Hüseyin Fırat kıyısında şehit edilecektir.
 Orası, üzüntülü, tasalı, mihnetli ve belalı bir yerdir.
 Kerb-ü beladır!
 Orası Kerbeladır!
Hicretin altmış birinci yılı.
 Aylardan Muharrem…
 Kan renginde fırat
 Kan renginde yakamoz.
 Ve dudaklar susuz,
 Yürekler susuz…
 Kerbelada bir oğul var,
 Yoluna oğullar feda.
 Bir torun, Kerbelada…
 Dedesinden elli yıl uzakta.
 Onun gibi bembeyaz giyimli
 Bembeyaz yüzlü.
 Atının üzerinden sesleniyor
 Kalpleri mühürlü olanlara
 Merhametten yoksun olanlara;
 “Ben Peygamberiniz Aleyhisselamın kızının oğlu değil miyim?
 Ben Hz.Muhammed Mustafa’nın torunu değil miyim?
 Şehitler seyyidi Hamza, babamın amcası değil mi?
 Çift kanatlı şehit Cafer, benim amcam değil mi?”
 (more…)