Ne zaman saadet asrını düşünsek,
 Arkadaşlarından,
 O güzîde ashabından biri ağlar gönlümüzde.
 Önce sen ağlarsın.
 Abdullah bin mesud’a
 “ Bana kuran oku” demiştin.
 “Ya Rasulallah! Kur’an sana indirilmişken
 Sana mı kur’an okuyayım” demişti.
 “O’nu başkasından dinlemeyi de severim” buyurmuştun
 İbn’i mesut nisa suresini okumuş,
 Bir ayete gelmişti:
 “Her ümmetten birer şahit,
 Onların üzerine de Habibim
 Seni bir şahit olarak getirdiğimiz zaman
 Onların hali nice olur”
 “Şimdi yeter” demiştin.
 İbn-i mesud gözlerini kaldırıp bakmıştı sana,
 Gözyaşların mübarek sakalına inmişti.
Hani bir defasında ashabına kuran okuyordun;
 “ Sakının o ateşten ki
 Onun yakıtı insanlar ve taşlardır” diyordun.
 Önünde oturan siyahi bir adam,
 yüksek sesle ağlamaya başlamıştı.
 O ağlayışa Cibril inmişti semadan.
 “ Ya rasulallah, huzurunda ağlayan bu zat kimdir?” demişti
 Sen de
 “ Habeşli biri” demiş ve onu övmüştün.
 Cebrail’se şu müjdeyi vermişti;
 “Allah buyuruyor ki:
 İzzet ve celâlime, arş üzerindeki hakimiyetime yemin ederim ki
 Dünyada benim korkumdan ağlayan bir kulun gözünü
 Cennette çok güldüreceğim.”
Ne zaman saadet asrını düşünsek,
 Arkadaşlarından,
 O güzîde ashabından biri
 Hesap gününden korkar gönlümüzde.
Şeddat bin evs korkar yatağına girdiğinde
 Sağına soluna döner durur, uyuyamaz.
 “Allah’ ım!” der,
 “ Cehennem ateşi uykumu kaçırdı”
 Sonra kalkar sabaha kadar namaz kılar.
 Ebu derdâ düşer gönlümüze:
 “Keşke ailemin koçları olaydım da
 Kendilerine misafir geldiğinde beni yedirselerdi.” der.
 Imran bin husayn’ düşer gönlümüze;
 “Keşke bir tepede kül olaydım da
 Fırtınalı bir günde rüzgâr savursaydı.” der.
Ne zaman saadet asrını düşünsek,
 Arkadaşlarından,
 O güzîde ashabından biri
 Peygamber sevgisini öğretir bize.
Ashabından biri sana gelmişti;
 “Ya Rasulallah” demişti
 “Seni o kadar çok seviyorum ki
 Aklıma geldiğinde gelip seni görmesem
 Canım çıkacak gibi oluyor.
 Sonra ahireti düşünüyorum.
 Cennete girsem bile
 Seninle birlikte olamayacağım
 Aşağı mevkilerde kalacağım
 Bu da zoruma gidiyor.
 İstiyorum ki ahirette de yanında olayım.”
 Sen de;
 “Kişi sevdiğiyle beraberdir” buyurmuştun.
Abdurrahman bin Sad anlatıyor Ya Rasulallah!
 Diyor ki;
 “Bir gün Ömer’in oğlu Abdullah’la otururken ayağı kasılıp kaldı.
 Ayağına ne oldu? dedim
 Şuradan itibaren sinir toplandı, dedi
 Ben de dedim ki,
 En çok sevdiğin insanın adını an da iyileşsin.
 “Ya Muhammed!” dedi ve hemen ayağını uzattı.”
Ya rasulallah,
 Sen abdest aldığında
 Ashâb-ı Güzîn efendilerimiz koşarak
 Abdest suyunu alır yüzlerine sürermiş.
 Bir defasında sormuşsun;
 “Niçin böyle yapıyorsunuz?”
 “Bereket ve hayır umuyoruz” demişler
 Sen de buyurmuşsun ki;
 “Allah ve Rasulünün sevgilisi olmak isteyen,
 Doğru söylesin, emanete riayet etsin,
 Komşusunu incitmesin.
Ne zaman saadet asrını düşünsek,
 Arkadaşlarından,
 O güzîde ashabından biri
 Hamd eder Allah’a, şükrü öğretir bize.
Eba Eyyûb-el Ensâri ona öğrettiğin kelimeleri söyler;
 “Allah’tan başka ilâh yoktur. Mülk ve saltanat O’nundur.
 Hamd O’nun hakkıdır, O’nun ortağı yoktur.”