ünya dediğiniz abiler
 aha benim şu yüreğim kadar
 abiler, hayat dediğiniz
 ne kadar gülebiliyorsak o kadar
 boşverin ötesini
 sallayın gitsin dünyayı
 paramız yoksa da haysiyetimiz var
gözünü seveyim zeytinin, taze ekmeğin, çayın
 bakmayın, benim de canım elbet çeker
 şöyle tereyağlı birbuçuk iskender
 yine de olsun
 kesmedikten sonra selamı bakkal ender
 bi de bizim takıma gol olmadıktan sonra
 ve de en kıyağından
 ve de en ağırından bi şarkı patlatınca müslüm baba
 ne gam ne tasa ne fırtına ne kar
 boşverin abiler
 paramız yoksa da haysiyetimiz var
şimdi beni iyi dinleyin
 canımdan öte ve de
 en kıymetli sevdiğim muhterem arkadaşlar
 durumum ortadadır
 hayat bana da sağlamına harbi bi çelme takmıştır.
 nevrim dönmüş, midem bulanmış, gözlerim kararmıştır
 cümlenize olan bilcümle borç edavatım
 üç vakte kadar askıya alınmıştır. 
 biraz idare edebilirseniz eğer
 bir de kahveci Nuri’den rica edebilirseniz
 kesmezse tavşan kanı günde üç bardak çayı
 elbet bu feleğin paslı çarkı
 birgün benim için de döner ve düşeş gelmese de
 gelirse eğer zarımız mesela bir dubara ve hele de dört cahar
 işi kolayladık sayın
 ve de inanın ki abiler
 paramız yoksa da haysiyetimiz var
dalgalan bakalım kızkulesi önündeki dalgalar gibi kalbim
 hayıflan bakalım hiç kimselere belli etmeden geceleri yorganın altında
 yazıklan bakalım bu da reva mıdır hayatının baharında bir delikanlıya
 hep kısa çöpü ben mi çekeceğim
 hep bana mı denk düşecek çarkıfeleğin iflası
 hep ben bileceğim başkaları mı kapacak beşyüz milyarı
 hep ben sevip eller mi alacak aslıyı leylayı
 batsın bu dünya, sende mi leyla, itirazım var yalana dolana
 ve ben böyle dolana dolana
 ellerim cebimde dudağımda ıslığım, başımda eski alemlerin sarhoşluğu
 Orhan Veli tadında basıp voleyi yürüyeceğim hayatın sonuna kadar
 hiç tasalanmayın abiler
 paramız yoksa da haysiyetimiz var…