Search Results for – "Türkü"

İbrahim Sadri – Ali Munzur Şiiri

Açıldı ömrümün haritası
Bir omzu düşük ağır delikanlı
Ey Ali Munzur, ey dağların kartalı
Sağ yanım bıçak yarası sol yanım hicran
Ve emanet kalmıştır bir köylü kızında kalbimin yarası
Ey Ali Munzur, ey dağların kartalı

Benim ömrümde, bir kırlangıç ağıdı vardır bildiğim
Benim ömrümde, tel örgüler kuşluk ayazında
Kör karanlık yağlı kurşun
Birde yanık türküsü anamın
Her biri bir başka seherinde güz dönümümün
Vurup gitmiştir sessizce oğulları
Şu gurbet denen şu belalı buğ yılanı, şu bilinmez sefere

Benim ömrümde, bir ırmak vardır
Durup önünde taş yüzdürdüğümüz ak köpüklerinde
Sesine sesimizi kattığımız
Ve anamızın patiskadan biçtiği uzun donlarımızla
Bir turna balığına gençliğimizi sattığımız
Aylandığımız,
adamdan sayılıp delikanlı halaylarına karıştığımız
Yıldızların altında, dam bacalarında aşık attığımız (more…)

İbrahim Sadri – Ben Aşkı Satın Aldım Şiiri

ben aşkı bir üveyikten satın aldım,yaşım onaltı
o zamanlar bakır rengindeydi dağlar
daha şıvan düşmemişti böğrüme
daha deli deli esmemişti ruzigar
kalbim acıya düşmemişti
sanırdım bütün ırmaklardan koşacaktım
halayda delikanlı başı olacaktım
bıyıklarım yeni terlemişti

gurbeti
ismail dayımın gönderdiği
kuru üzüm ve fıstık’nan
bir de istanbul fotoğraflarından tanımıştım

hey deli yanım!
türkülerim ince gül dalım
gönül közüm
verdiğim sözüm
ne zaman duman olsa
munzur’un doruklarında kalırdı gözüm
aradabir durup fırat’a bakışım
ve yanımdan ayırmadığım
bir üveyikten satın aldığım aşkım

yani ahretlik gülüyordum
istanbulu fotoğraftan
vurgunu üveyikten biliyordum

bir zemheri akşamında
oturtup tandırın karşısında babam
oğul yürü, dedi
yürüdüm
topak oldu babam,acıdan yundu gözleri
yalınız bir ”ah”etti anam
sessizce ırmağa düştü sözleri

yürüdüm
terleyen bıyıklarım
şahin bakışım
ve yıldızlı gecelerimden birinde canım
üveyikten satın aldığım halis aşkım
geride kaldı

ormanlar gördüm
ağaçlar gördüm
dallarında adamlar asılıydı
ipince fidanlar
ipil ipil kan sızardı dudaklarından
baykuşlar
gecenin koyukatmer al basması karanlığına karşı
nasıl da gülüyorlar
nasıl da gülüyorlardı

hani benim yıldızım
hani şehla bakışım
hani sazım
ve halıs aşkım

dağlardan geliyorum ben
fıratın doğduğu yerden
gönle aktığı yerden
serin göze başından
soğuk bulgur aşından
dağlardan geliyorum ben
aşkın doğduğu yerden hey!
yusuf’un kuyusundan eyyub’un sabrından geliyorum
etmeyin elemeyin
ben istanbulu fotoğraftan
vurgunu üveyikten belliyorum

hani benim yıldızım
hani şehla bakışım
hani sazım
ve bir üveyikten satın aldığım
halis aşkım
(more…)

İbrahim Sadri – Bir Bavulla Gelmişler Şiiri

Bir bavulla gelmişler
Karaların memet, ince ali ve bir de bekir
Puslu bir alaman sabahında münihe inmişler trenden
Biraz memleket peksimeti mendil içinde üçbeş lokum
Bir de yar ilen ana baba hasreti
Bildikleri birkaç sıla türküsü
İnmişler üçüncü mevki kompartımandan
Başlarında kasketleri
Şenolasın bakalım gurbetlik şenolasın yabaneli

Nere baksan bir soğukluk değmiş içlerine
Nere baksan insanı üşüten kocaman bir yalnızlık
Dönelim demiş memet yıkıp kaşlarını arkadaşlarına
Nere baksan deli bir ayrılık düşecek burada bahtımıza
Dönelim demiş memet yıkıp kaşlarını arkadaşlarına

Bir bavulla gelmişler
Münihe, viyanaya, berline, rotterdama
Çorum nire memec, lozan nire
Brüksel nire ali, emirdağ nire
Konya nire bekir, strasbourg nire
Ve frankfurta ve kölne ve lyona
Hamburga, liege, bonna
inmişler içlerinde memleket döne döne, yana yana

Bir bavulla gelmişler
Önce geceler bitmemiş sonra soğuk ve karanlık gündüzler
Herbir işini, tamam eylemişler atamanın
Herbir vidasını sıkmışlar
Herbir makinasına terlerini akıtmışlar
Eksilerek, didinerek ve direnerek
Sağlam basmasını bellemişler yere
Kancık pusuların yaban belaların
Ve hayın ve namert ve itkopuk Pazar sabanları çanlarının arasından (more…)

İbrahim Sadri – Haziran Şiiri

mektubun geldi arkadaşım
haziran da geldi
şimdi sen, denizi de yazmışsındır
beni beter edeceksin ya
martılarını ve simidini İstanbul’un
göznurum
suyun çiçeğe çimene yürüdüğü bir mevsimde
bana umudu yazmana ne hacet
hadi biraz
şehrin şarkısından ve arkadaşlarından bahset

mektubun geldi arkadaşım
haziran da geldi
gönderdiğin gibi duruyorum burada
hiç ağlama
ağlamak yakışmıyor haziranda adama
iyi yanları da yok değil ama
bak erken kalkıyorum mesela
gökyüzüne bakabiliyorum arada sırada
arada sırada koymuyor değil
koyuyor hasretlik onca kahrıyla, ama arada
hadi çocuklardan bahset
herkes iyi diye bir yalan yaz mesela
pazar günleri onları güneşe çıkar
ellerinden tut götür uzak bir limana
sevgili karıma da bir gül diziyorum boncuktan
mahsus selam ediyorum bütün arkadaşlara

mektubun geldi arkadaşım
haziran da geldi
kimin aklına gelirdi ki
aşkın ve sevdanın hatrına
bir menekşe büyüteceğim iki ranza arasında
sonra türküler öğreneceğim
zulümün, ayrılığın ve turnaların adına
gönderdiğin kitapları da okuyorum
elin değerse ve zor değilse
biraz çimen taze bir gül yaprağı
karımın sesinden ve çocuklarımın gülüşünden de koy
bir daha ki mektuba
arkadaşların yüreğini de unutma

mektubun geldi arkadaşım (more…)

İbrahim Sadri – Karahazer Çiçeğim Şiiri

Ah bir dağda bırakıp bir dağda bulacağım
Leyla menekşesi
Olursa bir yağlı kurşundan birde senin elinden olur ölümüm

Bir seherde açsınlar bağrımı
En deli rüzgarlar essin
Ne yiğitti desinler, ne filinta, ne hercai fiyaka
Dönüp baktıkları zaman bir oltu tesbihi
Bir gümüş tabaka
Bitlis tütününden yarım kalmış bir sarma cigara
Şeyh izzetttinin dünyanın bütütn çokcuklarına,
Yaptığı muska
Ve
Sevda adına kurutulmuş bir karanfil bulsunlar
Mintanımın altında

Ah yaban gülü ah Karahazer çiçeği
Ah gurbetin şıvan yıldızı, leyla menekşesi

Yağmurlu bir akşam üstünde duldada
Dedemden öğrendiğim ilk duam gibi
Yeşil ceviz altında koşturan karınca
Harran üstünde her gece parlayan süreyya
Emek gibi, toprak gibi, kan gibi, hoyrat gibi
Adilcevaz fırtınası, yedi dağın eşkiyası gibi
Yasak gibi, bayrak gibi, baskın gibi
Erişilmez birşeydi seni sevmek

Ah leyla menekşesi, ah yaban gülü
Ah karahazer çiçeği, ah yaktığım o içli türkü
Hani o zalım deyen hani o hayın

Şu üç kuruşluk daru dünyada (more…)

İbrahim Sadri – Kırık Hava Şiiri

Ah yaban gülü
Ah karahazer çiçeği
Ah gurbetin şıvan yıldızı
Bir dağda bıraktığım
Bir dağda bulacağım leyla menekşesi
Gün yüzü görmemiş memleket gülüm
Olursa bir yağlı kurşundan olur ölümüm
Bir seherde açsınlar bağrımı en deli rüzgarlar essin
Ne yiğitti desinler, ne filinta
Dönüp baktıkları zaman bir oltu tesbihi
Bir gümüş tabaka
Bitlis tütününden yarım kalmış bir sarma cigara
Şeyh izzetttinin dünyanın bütün çokcuklarına yazdığı muska
Ve sevda adına kurutulmuş bir karanfil bulsunlar mintanımın altında
Yağmurlu bir akşamda duldada
Dedemden öğrendiğim ilk dua gibi
Harran üstünde her gece parlayan süreyya gibi
Emek gibi, toprak gibi, kan gibi, hoyrat gibi
Adilcevaz fırtınası, yedi dağın eşkiyası gibi
Yasak gibi, bayrak gibi, baskın gibi
Erişilmez bir şeydi seni sevmek

Ah leyla menekşesi
Ah yaban gülü
Ah karahazer çiçeği
Ah yaktığım o içli türkü
Hani o zalım diyen hani o hayın
Hani o kaç para eden perakendesi şu üç kuruşluk periuşan darı dünyanın

Hepimiz geldik zulümlere
Şehy İzzettin’i toprağa verdiğimiz o gece (more…)

İbrahim Sadri – Kuş Hatıraları Şiiri

Benim çocukluğumda soframıza kuşlar konar
rüyalarımıza melekler uğrardı.
Kapımızdan yoğurtçu
bahçemizden ishakkuşu
kalbimizden yeni çıkan şarkılar geçerdi.

Kışın bir sobamız olurdu
sobanın yanında kedimiz
kedinin önünde yün yumağı
bir Hayat Bilgisi fotoğrafı gibiydik.

Yerli malı kullanan
yurdun üç tarafı denizlerle çevrili
kuru üzüm incir fındık
tütün çay narenciye kavun-karpuz yetiştiren
kuru üzüm ve inciri satan
karşılığında
çamaşır makinesi radyo ve otomobil alan
bir toprağın fertleri…
Biraz yoksul biraz mütevekkil
biraz mahçup biraz kırılgan
biraz naif ama hep umutlu…

Özlerdik.
Memleketteki halamızı
ince doğranmış bir dilim pastırmayı
yurttan sesler korosunu
akşam komşuluklarını
radyo tiyatrolarını
sabah ezanını
kalaycıyı bozacıyı
münir nureddin şarkılarını
orhan boran yarışmalarını
kandil gecelerini duvar sarmaşıklarını
bakkalımızın utana sıkıla veresiye hatırlatmalarını
okul önü koz helvalarını
akşam oturmalarını
ve hayatı…

Top oynardık
ip atlar kedi kovalar
taşlarla birbirimizin başını yarar
mahalle savaşları çıkarır
gece olunca da tutar babalarımızın elinden
yazlık sinemalara gider
Sadri Alışık Vahi Öz
Belgin Doruk Cüneyt Arkın seyreder
Olimpos gazozları içer
güler eğlenir bağırır çağırır
dönerken yıldızları sayardık.
Biz sıkı çocuklardık. (more…)

Syf 20 of 36« İlk...10...1819202122...30...Son »